26 Nisan 2008 Cumartesi

türkçe biliyoğ muusunuz ? {spoiler for Lost }

şurda dimağımızın tadıyla izlediğimiz kaç tane dizi var ki...
düşünüp düşünüp bir ya da iki cevabını verebiliriz muhtemelen.
bu dizilerin başında da Lost geliyor tabi ki...
Lost yaklaşık bir aylık kısa (daha uzunlarını da gördük :S )bir aradan sonra yayınlanan 9. bölümü ile geri döndü .
bir döndü pir döndü Lostumuz.
daha bölüm bitmeden tamam dedim bu benim izlediğim en iyi bölümlerden birisi.
pek kimselerin sevmediği ama benim nedense diziye ilk girdiği günden itibaren severek izlediğim Benjamin Linus odaklı bir bölüm oldu ,gördük ki benjamin amcamız zamanda yolculuk vari geziler yapabiliyormuş.
senaristlerin ısrarla söyledikleri ;bütün sırlar sezon 1 bölüm 1 de saklı sözleri aklıma geldi birden benjamin amcamı çölde kutup ayısı tarzında uyandığında.ağzından da dumanlar çıkıyordu bunu da fark etmedim sanmayın.
ilk bölümde jack in adada uyandığı sahne ile neredeyse bire bir kopya gibiydi bu sahne,
jack de aynı benjamin gibi bir şok ile uyanmıştı ve birden elini omzundaki yaraya götürmüştü aynı benjamin amcamın yaptığı gibi; bu olay da jack in zaman yolculuğu yaptığını kanıtlayabilir nitelikte.
Benjamin in ne kadar zeki çevik ve ahlaklı olduğunu gördük bu bölümde...
bu kanıya nerden mi vardım açıklayayım;
tüğrkçe biliyoğ musunuz tarzı ifadeleri (tunusun hala osmanlı imapatorluğunun toprağı olduğunu sandı galiba garibim), elindeki sopaya benzeyen şey ile iki tane otomatik tüfekli adamı haklaması ve teslim oluyorum diyen adamı öldürmeyip bayıltmasından...
ayrıca benjamin amcamızın "black smoke kullanma kılavuzu" varmış ta bizim şimdiye kadar haberimiz yokmuş sayın okuyucular...
üst üste açılan 8 kapının ardından benjamin amca black smoke kullanma kılavuzunu buldu da bizde rahata erdik.
ayrıca benjamin in allahsız fabrikatör zalim baba charles widmore ile aralarında bazı kurallar varmış bunu da öğrenmiş olduk..
bunlar eskiden kankaydı galiba sonradan işin içine ada falan girdi araları bozuldu.

neyse ya bu yazı epey benjamin linus odaklı oldu sanki.
neden oldu bende bilmiyorum.
aman ya blog benim değil mi nasıl istersem öyle olur :)

neyse son olarak allah kimseyi lostsuz bırakmasın diyorum ve iyi hafta sonlar diliyorum...

22 Nisan 2008 Salı

sen

şu müzik denen olay ne kadar ilginç birşey di mi canlar ,aklınıza geldik gelmedik her türlü konu veya zamazingo için şarkı yazabiliyorsunuz ve Türkçemiz ne kadar esnek bir dil ; kelimeleri ,cümleleri kendi kafanıza göre yorumlayıp başka başka anlamlar çıkarabiliyorsunuz bir yazıyı şiiri veya şarkıyı okurken.
hoş bu olay algıda seçicilik işte ! diyerek geçiştirilebilir ama neyse... bizim konumuz bu değil :)

seksenli yılların sonu doksanlı yılların başlarında ülkemizde yerli iron maiden olarak bilinen dört elemandan oluşan bir heavy metal grubumuz vardı hadi adını da söyliyim de kafalarda soru işareti kalmasın, Dr. Skull
şimdilerde belki de torun torba sahibi olmuş olma ihtimalleri yüksek bu amcalar vakt-i zamanında "sen" adlı bir şarkı tıngırdatıyorlarmış. Şarkının sözlerine şöyle bir baktığımızda ;
vay be ne güzel yazmış adamlar aşk bu işte kardeşim aşk bu diye düşünüyorsunuz.
hatta neredeyse imkansız olsa bile bir yerlerde bu şarkıyı duyma olayınız olursa epey duygulanıyorsunuz buram buram "aşk" koktuğunu hissedebiliyorsunuz.
ama şarkının sonuna geldiğinizde kazın ayağının hiç te sandığınız gibi olmadığını anlıyorsunuz :)
buram buram kokan şeyin aşk değil de ........ başka birşey olduğu ortaya çıkıyor.
neyse ben lafı çok uzattım sadede geleyim sizler için şarkının sözlerini buldum ve paylaşmak istedim sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim.
şarkının sonunda yüzünde tebessüm oluşmayandan para almıyoruz :)

buyrun Dr Skull ve Sen...


ayrılmadan önce son kez baktım sana
hala gururlu ve hala sıcaktın

nereye gitsem hep senin kokun
her taşın altinda sen vardın
herkesin icinde bir parca sen
ipin ucu kaçinca sen çikardın

kimi yedi seni kimi sakladı
kimi beyaza boyayıp akladı
kimi yoluna yok oldu bitti
kimi kaçırdı seni, agladı

aniden geldi içime bir sancı gibi
bir gün akan sularla kaybolup gittin
kıvrandım durdum günlerce yoksun diye
ve aniden yolumun üstünde bittin

biliyorum yine geleceksin
ve ben aynı şeyleri yapacagım
pişman degilim bu anlar için
her gün seni anacağım

ayrılmadan önce son kez baktım sana
hala gururlu ve hala sıcaktın

daha söylesem bilirim dinleyecektin
ama ben yine de sifonu cektim .

yoğun istek üzerine dev hizmetimiz dr. skull un sen şarkısı burada...
http://uploaded.to/?id=56k0bi

sonunda burayıda kendimize benzettik illegal yaptık :)

beyhude....{postmodern şiir denemeleri 2 }

Zar attık hayata
Düşeş geldi
Düş

Kazandık sandık
Düştük durduk bunca yıl çok kere
Eştik durduk defalarca
Aradık ama bulamadık nafile
Bulamadığımız yetmedi
Bir de umduğumuzu unuttuk üstüne…
Yazdık birkaç satır, çizdik gaf ile
Boş yere miydi bu kavga sormadık bir kere
Korktuk hatıralardan saklandık bir yere …
Ağlayacak bir şey yok, bu yaşlar beyhude
Nasıl olsa devam eder bu kavga
Bitmez ah ile
Sızlanmaya gerek yok bu azap sen çekesin diye
Nasıl olsa öleceğiz
Göz göre göre.

21 Nisan 2008 Pazartesi

postmodern şiir denemeleri...

soğuk...
karşımda soğukluk....
kıyı kenar....
asil çöplerle dolu....
asıl hikayeler arka raflarda....
karşılaşmalar....
"merhaba" dedi biri....
"hastayım" dedi diğeri....
karşılaşmalar 2....
"merhaba" dedi biri....
"öldü" dedi diğeri....
karşılaşmalar 3....
"merhaba" dedi biri....
"o yoktu zaten" dedi diğeri....
rüya.....
elindeki bıçakla yalnızlığını doğruyordu kadın.....
rüya 2....
uyanamıyordu kan revan içindeki durumdan....
soğuk....
hasta fanteziler....
yazgı bir film....
yabancı bir "kadın"...
bir suç....
işlemediği....
sahiplendiği....
red etmediği....

bir oda....
içinde....
içinin de içinde....
matruşka gibi.....
iç içe içlikler....
en bitiminde bir oda....
oda da kendi.....
bir hikaye....
başka bir hikaye....
başka daha başka....
hikayeler....
çıldırma.....
çıkılmaz bir oda....
replikler....
"ne olmuş"....
"bilmiyorum"...
"konuştu mu hiç"....
"hayır"....
"şimdi nerede"....
"içinde".... "......."....
"kendini içine hapsetmiş"....
bu; ne mi.....
adını sen koy .

film

vakit geceyarısını geçkin
yine bitiyor bir gerçek,hayallere hazırlık zamanı...
her zaman görmek istedigim bir rüyasın yine sen.
başrolde sen yan rolde sen ...her rolde sen.
belki bir saniye süren ama hissiyata bir ömür eşlik eden
bir film olmanı istiyorum ben rüyalarımda gösterilen.
tek kişilik gösterimlerime hizmet eden.
tek kişilik seanslarda bir ömür boyu rekora giden...

20 Nisan 2008 Pazar

bir yaz gecesi ütopyası

sıcak bir yaz gecesiydi
aylardan ağustos mevsimlerden aşktı.
gürültülü bir sessizlik ortamaya eşlik ediyordu
bir ses!
bir ses geldi içimden, bir ses geldi dalgaların taa kalbinden
dedi ki gel buraya, gittim...
sahil boştu sahil sessizdi sahil kimsesizdi,benim gibiydi işte!
uzanıp kumlara kapadım gözlerimi.
aklımdan ve kalbimden aynı sözler geçiyordu
"yansın geceler vursun sabaha dönsün rüzgar durgun sulara yansın bu deniz her yer yakamoz
dön gel bir sabah sensiz olmuyor"
sonra o geldi
gecenin köründe ölüme götüren bir azrail gibi
aynı zamanda yüzümü okşayacak bir melek gibi.
o zamana kadar hiç yapmadıgım birşeyi yaptım
soru sordum ona. beni almaya mı geldin?
cevap vermedi,yüzünde bir cansız manken ifadesi bile yoktu.
bekledim bekledim bekledim...
alaycı bir gülümse geldi yüzüne ve gitti!
don oldum,uyumadım,uyanamadım!
her gece aynı yerde uzanıp aynı şarkıyı dinledim.
unutmaya çalıştım unutamadım.
sonra birgün tesadüfen bir arkadaş ortamında gördüm onu
sen o değilmisin diye sordu?
yeni dogmuş bebek gibi ağlama geldi konuşamadım sadace evet manasında kafamı salladım.
umutlandım nede olsa umutsuzluk en büyük günahtı.
her gün aynı gözlügü taktım aynı hasırı sırtıma geçirdim aynı yolu yürüdüm aynı yere gittim.
aynı kahvede okey oynadım sırf onu görebilmek için.
her görüşümde yeniden sevdim yeniden umutlandım.
günler haftalar geçti ben makina olmaya başladım.
sonra bir gün "o" nu gördüm tekrar deniz kızını
bir ahtapot çevirmişti etrafını
kurtarmak istedim ama kurtulmak ister gibi br hali yoktu.
bakamadım konuşamadım içimdeki gürültüyü dışarıya vuramadım.
öldürdüm onu!
öldürdüm onu ve gömdüm içime.
bir yaz gecesi yaşam bulan ütopyamı hayali bir altın vuruşla yok ettim!